Z Kuşağıyla Yöneticiler Arasındaki Sessiz Müzakere: Esneklik Nerede Başlar, Nerede Biter?

535Görüntülenme
23 Haziran 2025
Kategori: Teknik İşe Alım

Bir insan kaynakları yöneticisi olarak, kariyerimde onlarca işe alım, eğitim ve performans sürecine eşlik ettim. Ancak son 3–4 yıldır ofislerde ve online toplantılarda duyduğum yeni bir frekans var:


Z kuşağının beklentileri.

Ve bu beklentilerin merkezinde neredeyse tek bir kavram dönüyor:
Esneklik.

Ama esnekliğin tanımı herkes için aynı değil.
Yöneticiye göre bu, "günün bir kısmında evden çalışmak" olabilir.
Z kuşağına göre ise bu bazen "çalışma saatinin içinde hayatını organize edebilme hakkı"dır.

Peki bu iki dünya nasıl bir araya gelir?

Deloitte’un 2024 Global Gen Z & Millennial Survey’ine göre:

  • Z kuşağının %75’i, “esneklik”i bir yan hak değil, işin doğası olarak görüyor.
  • %46’sı ise çalıştıkları kurumda hâlâ bu esnekliği yeterince bulamadığını ifade ediyor.

Üstelik “esneklik” sadece fiziksel bir model değil.
Z kuşağı için bu aynı zamanda:

  • Mikro yönetimden uzak durulması,
  • İş çıktısına değil saate değil etkiye odaklanılması,
  • Ve bazen sadece “bana güveniliyor mu?” duygusu.

Peki asıl soru Yöneticiler bu esnekliğe hazır mı?

Harvard Business Review'da yayımlanan bir araştırmaya göre:

  • Orta ve üst düzey yöneticilerin %61’i, uzaktan ya da hibrit çalışan genç ekipleri yönetmekte zorluk yaşadığını belirtiyor.
  • Ana sorunlar ise; iletişim, takibi sürdürme, performans güveni.

Yani ortada bir “kuşak farkı” değil, aslında bir “iş tanımı farkı” var.

Yönetici; takibi, düzeni ve zaman yönetimini sorumluluk sayarken,
Z kuşağı; inisiyatifi, hareket alanını ve güven ortamını “verimlilik kaynağı” olarak görüyor.

İnsan Kaynaklarının bu noktada iki kritik rolü var:

  1. Sessiz Mücadeleyi Açık Diyaloğa Dönüştürmek:
    Her iki tarafın da “anlaşılma” ihtiyacını kurumsal dilde buluşturmak.
    Bunun için sadece politika değil, gerçek içgörü gerekir.
  2. Yöneticiyi Güncellemek, Çalışanı Geliştirmek:
    Esnekliği sadece bir talep değil, bir beceri olarak da ele almak gerek.
    Z kuşağını “beklentiler kuşağı” gibi görmek yerine, özerklik becerilerini ölçmek;
    yöneticiyi “kural koyucu” değil, koç gibi konumlamak gerekir.

Z kuşağının “benim nasıl çalıştığıma karışma” talebiyle yöneticinin “işlerin takibi bana düşer” kaygısı arasında bir denge mümkün.
Bu denge, ne tamamen özgürlükte ne de katı kurallarda yatıyor.
Cevap: Anlamlı esneklik.

Yani çalışanın kendini yönetebildiği, yöneticinin de rehberlik edebildiği bir alan…
Burası gerçek verimliliğin başladığı yer.

Sizce esneklik bir lüks mü, yoksa yeni normal mi?

 

Bir Yorum Yazın